Bir spor dalında hele ki açık alanda yapılan bir spor dalında Sonbahar-Kış mevsimi geldi mi sporcular arasında mevsimsel hastalıklar alır gider başını...
Takımının en önemli maçında sahaya çıkmayan sporcunun üzüntüsünün yanı sıra o sporcu takımın beyni, ayakta tutanı ise vay haline o takımın...
Hafta içinde soğuk havada yapılan antrenmanlarda rüzgara, yağmura yeri geldiğinde kar yağışına karşı dirençli olmak ise şart...oysa o sporcu kardeşimiz akşama kadar çalıştığı işyerinden zaten yorgun argın gelmekte, bir de ulaşım sorunu var ki tıka basa dolu araçlar ile idmana yetişebilme heyecanının katsayısı!
Tabii ki bu durum işin farklı bir boyutunda olan medya mensupları için de geçerli...saha içinde yerimizi alıyoruz, en iyi fotoğraf karesin yakalama düşüncesindeyiz...mesleğe ilk başladığımızda filmler vardı, 36'lık ya da bizim gazetecilik boyutu ile 90'lığı bulan makaralardan çıkacak fotoğrafları gazete bürosuna gelip karanlık odaya teslim edip -acaba bugün nasıl çıktı resimlerim- heyecanını pek çok meslektaşımla yaşamışızdır.
Şimdilerde her çektiğin kareyi makine üzerindeki ekrandan görebilmek mümkün, en fazla 10-15 karede mutlak surette güzel bir maç karesi çıkar ortaya. Ancak hep daha iyisi acaba olabilir mi, acaba bir korner atışında 8-9 futbolcuyu aynı anda karede havada yakalayabilir ( 1995'de ben yakalamıştım ) miyim heyecanı alıp sizi 90 dakika sahada kalmaya mecbur bırakır.
İşte bu yüzden biz medya mensupları için de soğuk havanın riskleri her daim mevcut...geçen hafta sonuna kadar, grip, burun akıntısı, baş ağrısı, boğaz bademcik şişliği, öksürük derken komple bir mevsim hastalığının muhatabı olduk...10 iğnenin yarısı dolduğunda biraz iyi hissedip ver elini Kocaeli'ndeki Kavacık TFF Bal Ligi maçı dedik...bir şifa da orada kaptık...iyice iyileşmeden de sokağa adım atmamaya karar verdim.
Bundan sonra mümkün olduğunca saha içinden yeterince fotoğraf çekip tribündeki kalabalıklar arasına karışmaya karar verdim...sahanın içi her taraftan rüzgar almakta...
Bu vesile ile gerçekten de Sonbahar-Kış mevsiminde hiçbir maddi karşılığı olmadan forma giydiği takımın antrenmanlara giden sporcu kardeşlerimin alınlarından öpüyorum...aynı saatlerde, akşam karanlığında evinde televizyon da izleyebilirler ya da arkadaşları ile bir kafede sıcak sohbetler de yapabiliriler...en kötüsü de çıktıkları ilk maçta takımları mağlup olursa yedikleri küfürler, hakaretler ...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder