2 Mayıs 2021 Pazar

BEYKOZ DALYANI KURULDU....


İstanbul’un son dalyanı olarak bilinen “ Beykoz Dalyanı ” gerek Beykozluların gerekse de dışarıdan gelenlerin ilgisini çeken mekanlardan biri olmakta. Çok ama çok uzun yıllara dayanan bir gelenek Beykoz’da Dalyancılık….

Tarihi boyunca değişik işletenleri olduğu gibi, bir zamanlar içine aldığı Dev Kılıç Balıkları ile de hafızalarda yer edinmiştir.




Beykoz Dalyanı her zamanki vaktinde Beykoz’da yine kuruldu…heyecanlı koşuşturmalar, merakla çekilen ağlar ve onları izleyen onlarca insan…hatta açıklarından demirleyen teknelerden ve sandallardan o çekim ağ çekim anlarını izlemek ayrı bir zevk haline gelmekte.


Dalyan balıkçılığı biraz da balıkçılığın doğaya saygısının özü olan ‘kısmet’ kavramına en yakın yöntemdir. Şimdinin sonarlarla yapılan avları, dalyan balıkçılığında balık sürülerinin hareketlerini tahlil edebilen ve av sırasında zamanlamayı iyi bilen gözcüler (vardacı, kapakçı), ağın ağzının kapatılmasında zamanlamayı tutturabilen ve ağ toplandığında balıkların kaçmasına izin vermeden tekneye alabilen usta balıkçıların hünerlerine bağlıydı.

Evliya Çelebi Beykoz dalyanlarını şöyle anlatır; “İskele önünde, beş altı kadar gemi direğini birbirine bağlayarak denize dikmişler. Direğin ta tepesinde, bir adam bekçi olarak oturur. Karadeniz’in dalgalarından kurtulan kılıç balığı bu limana girince, direğin tepesindeki adam elindeki taşı kılıç balıklarının ardından denize atar. Taş denize ‘cum’ diye düşünce, zavallı balıklar limana doğru ‘selâmettir’ diye kaçmaya başlarlar. Derhal denizin etrafını saran ağların ağzından içeri girerler. Gözcü ise direk başından ‘Alâ!’ diye bağırmaya başlar. Avcılar ise, balık ağının ağzını kapatıp, içeride kalan kılıç balıklarını mızrak ve tokmaklarla vurup avlarlar. Bu balıklar, taşıdıkları kılıca hiç davranmayan tembel balıklardır. Bir kulaç kadar uzun burun kılıcı ağın deliğine girince, kımıldamaya bile vakit bulamaz. Fakat eti sarımsaklı ve sirkeli tarator ile pişirilince, gayet nefis bir yemek olur. Bu dalyanın balığı, balık emini tarafından yetmiş yük akçeye satın alınır.”

Beykoz ve İstanbul’un belli bölgelerinde dalyan balıkçılığı daha uzun yıllar devam edecektir. Balık avcılığının teknolojik gelişmelerle çeşitlenen yöntemleri arasında bu zahmetli yöntem de zaman içerisinde terk edilir. Dalyan balıkçılığı biraz da balıkçılığın doğaya saygısının özü olan ‘kısmet’ kavramına en yakın yöntemdir. Şimdinin sonarlarla yapılan avları, dalyan balıkçılığında balık sürülerinin hareketlerini tahlil edebilen ve av sırasında zamanlamayı iyi bilen gözcüler (vardacıkapakçı), ağın ağzının kapatılmasında zamanlamayı tutturabilen ve ağ toplandığında balıkların kaçmasına izin vermeden tekneye alabilen usta balıkçıların hünerlerine bağlıydı. Ağdan kaçan balık ise denizin kısmetiydi.. Kılıç, orkinos, kalkan balıkları sofra ile buluşurken, kaçan balıklar ise göçlerine devam eder ve bir sonraki yıl balık nüfusu artarak yeniden dalyanlara gelirdi.

1920′’li yıllara kadar İstanbul Boğazı’nda saltanatını sürdüren dalyanlar bu tarihten sonra azalsa da Beykoz civarında varlığını sürdürmeye bir süre daha devam etti. Bugün İstanbul’un son dalyanı yine Beykoz’da bulunmaktadır.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder