Hepimiz etten, kemikten yaratılmış varlıklarız dostlar. Duygularımız var. Kaygılarımız var. Sevinçlerimiz var. Hüzünlerimiz, üzüntülerimiz var. Birde tepkilerimiz var.
Başımıza bir şey geldiğinde çok farklı tepkilerde bulunuyoruz.
Zarar görürsek "kahpe
felek, kader utansın, bunu hak edecek ne yaptım" gibi ifadeler
kullanıyoruz.
Şarkılarımızda bile "Cenneti
değişmem saçının teline, batsın bu dünya, ben ne yaptım kader sana"
gibi ifadeler sıkça kullanılmakta.
Belli ki bir Müslüman olarak yaptığımızın, söylediğimizin
farkında değiliz.
İmanın şartlarından biri de kadere, hayır ve şerrin Allah'tan
olduğuna iman etmek. Hem de amasız, koşulsuz olarak.
Madem Müslümanız diyoruz o zaman imanımızın gereğini yapıp kadere
isyan etmeyeceğiz. Basit bir dünya sevgisini ebedi Cennete tercih etmeyeceğiz.
Bela ve musibet gelirse sabredeceğiz. Başımızdan defolması için yüce Allaha dua
edeceğiz. Kulluk vazifemiz neyse ona göre hareket edeceğiz.
Güzel bir şey başımıza gelirse de " Bunu ben başardım, ben yaptım oldu" demeyeceğiz. Bunu da yüce
Allah'tan bileceğiz. Böyle durumlarda da kendimizle gurur duyup, kibirlenmeyeceğiz,
böbürlenmeyeceğiz.
Allah muhafaza " Küçük
dağları ben yarattım" havasına girmeyeceğiz. Bu gibi düşünceler
imanımızı kaybetmemize sebep olur dikkatli olacağız. Aslında formül çok basit
dostlar.
Bir yakınımızı, dostumuzu da kaybetsek, işimizi gücümüzü de
kaybetsek, kendimizi ne kadar çaresiz ve zayıfta hissetsek sabredeceğiz.
Ya da ne kadar büyük bir şey kazansak, çok önemli unvanlara, mevkilere
gelsek, mecazi anlamda şansımız ne kadar yaver gitse de bunların yüce Allah
tarafından bizlere verildiğini unutmayacağız ve şükredeceğiz.
Unutmayalım sabır nasıl acıları azaltırsa hamd ve şükürde
sevinçleri ve mutlulukları arttırır.
Kalın sağlıcakla
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder