27 Aralık 2020 Pazar

MUAMMER ERCAN SON KÖŞE YAZISI..." MEDYADA GEÇEN 28 SENE VE ANILARIMIZ "


Dile kolay tam tamına 40 yılı geride bırakmışız.  İngiliz bestekâr Tony Hatch tarafından bestelenen, lf We were free  adlı parçanın Türkçe aranjmanı olan, Ajda Pekkan’ın  1974 yılında seslendirdiği, Kaderimin Oyunu / Kimler Geldi Kimler Geçti şarkısının sözlerinde olduğu gibi. Birçok Beykozlu spor severin de bildiği gibi, çeyrek asrı geride bıraktık. Yarım asra doğru uzayıp giden bir çalışmaya sahibiz. 

Kulüp Başkanından, Teknik Direktörüne, Sporcusundan, Taraftarın kadar kimler geldi kimler geçti. 1908 yılında kurulmuş olan bir spor kulübünün, bu durumda olması, tabii ki herkesi olduğu gibi, bizimde içimizi acıtıyor. Beykoz Spor Kulübü ile tanışmamızın öyküsü 78-79’lu yıllara dayanıyor.  Ne demişti büyük üstat. Merhum sanatçı, Kayahan. Tıpkı o şarkının sözlerinde olduğu gibi. Bizimkisi Bir Aşk Hikayesi. Kimi zaman yaşadıklarımıza, bir şarkının sözü, tercüman olur. 1980 senesinden 2020 yılına uzanan bir sevda.  

Sizlere kardeşim Talip Ercan’ın da, söylediği gibi o tarihlerde, bu işin temelini büyük bir özveriyle, üstelik, kıt kanaat imkanlarla attığımızı söylemişti. Beykoz Spor Kulübü tarihine ışık tutmak, oynanmış onca maçın  fotoğraf, analiz ve arşivine sahip olmak,  kardeşim Talip ve bana, nasip oldu. Diğer bir değişle, Ercan kardeşler bu işin üstesinden geldi diyebilirim. 

Beykoz takımının oynadığı her maç sonrası, gazetede  haberinin çıkıp, çıkmayacağını merakla beklerdik. Bunu öğrenmek için de, bir gün sonrası 4-5 tane gazete birden satın alırdım. Beykoz’la ilgili bir haber var ise, bizden mutlusu olamazdı. İleriki yıllarda bizim maçlarımızın, çok da gazetelerde yer almadığını gördük. Kötü komşu insanı mal, mülk sahibi yapar misali, basın dünyasına giriş yapmaya karar verdik.  

Bir vesile ile eski tercüman gazetesi çalışanı olan, merhum Güral Engin ile tanıştık. Güral hoca ile Fotospor’un amatör sayfasını hazırlayan ekibin içinde yer aldık. Bu sayede Beykoz ilçesindeki tüm takımlar, medyada geniş yer alacaktı. Nitekim de öyle oldu. Bizlerin gazeteciliğe başlamasındaki, en büyük sebep, Beykoz takımı idi. Amacımız Beykoz ilçesinin adını sportif faaliyetler ile birlikte kamuoyuna duyurmaktı. 

İlk zamanlarda kale arkasında fotoğraf çekerek, sonrasında ise,  sporculara yıldız vermek suretiyle bu işe başladık. Söz konusu her ne kadar Beykoz takımı olsa da. Gazete bizleri çok farklı statlara gönderiyordu. Gittiğimiz sahalardan en az 2-3 maç izleyip, ertesi gün için haberini yapıyorduk. Bizim için haberin altında ismimizin çıkması, diğer bir deyişle, imzamızın olması, anlatılmaz bir duyguydu. Bu vesile ile bütün yorgunluğumuzu,  gazetede çıkan o imza, almakta idi. 

Sonrasında bazı şeyler ters gittiğinden dolayı bu işi bıraktık. Kışın yağmur çamur demeden birçok farklı semtte oynanan maçları takip ediyorduk. Diyeceğim o ki 3-4 maçı izleyen bizler olmamıza rağmen, bir sonraki gün, haberin altında başkalarının ismi yazıyordu. Oysa dondurucu soğukta, balçık çamurda, zor şartlarda maç izleyen bizdik. Bu sebepten dolayı muhabirliği bırakmaya karar verdik. Doğrusu muhabirliği bırakmak için kardeşim Talip’i de, ben ikna etmiştim. 

SAĞOLSUN MUSTAFA ZEKİ

Geçmiş gündü. Gelen bir telefon ile tekrar yola koyulduk. Ogün çalan telefonu ben açmıştım. Telefonun diğer ucundaki kişi, Mustafa Zeki adında biriydi. Ercan kardeşlerle görüşmek istediğini söylediğinde. Kendimi tanıtıp, Muammer Ercan olduğumu söyledim. Mustafa Zeki bey, bana eski bir ekonomi yazarı olduğunu söyledikten sonra. Kendisine Fotospor gazetesinde, amatör sayfa sorumlusu olarak, görev verildiğinden bahsetti. Sonra da, arkadaş ben topu görsem bomba diye karakola götürürüm. Spordan ve futboldan ise, hiç anlamam dedi. Ben sizlerin gazetede çıkan haberlerin altındaki isimlerinizi gördüm. Bu vesile ile sizlere ulaştım. Şayet beni kırmayıp, Kuştepe’ye gelirseniz,  sizinle tanışmak istiyorum diye söyledi.

Mustafa Zeki beyin pozitif yaklaşımı sonrası, bizler Fotospor’un Kuştepe’de bulunan merkezine gittik. Sonrasında ise onun kurduğu yeni ekipte yer almayı kabul ettik. O yıllarda Şansal Büyüka Genel Sayfa Yönetmeni, Can Tanrıyar da Fenerbahçe muhabiri idi. Eski eşi  muhaberatta çalışıyordu. Neyse bizler tüm hızımızla gece gündüz demeden çalışmaya başladık. İlk kurulan ekipte Sitespor bayan futbol takımı oyuncusu olan  Hale, Yelda, Hadımköy takımı sporcusu İlhami Kılıç, kardeşim Talip ve ben yer aldık.

O tarihlerde İstanbul 2. Amatör kümede 250’ye yakın spor kulübü vardı. Bir o kadar kulüpte 1.Amatör kümede mücadele ediyordu. Diyeceğim o ki 500’ü aşkın amatör spor kulübü İstanbul’da yer alıyordu. Kulüpler ile ilgili hafta içi haberleri ve haftanın kare asını biz hazırlıyorduk. İlerleyen aylarda 2. Profesyonel Ligi takımlarının haberlerini ve haftanın kare asını da bizler hazırlamaya başlamıştık. 

Bu vesile ile, o tarihlerde bizleri İstanbul başta olmak üzere, birçok şehirde tanımayan, kulüp başkanı, teknik direktör ve sporcu yok gibiydi. Bu arada belirli bir süre sonra, gazetede ekonomik kriz patlak verdi. Bu yüzden dolayı da, Şansal Büyüka, Can Tanrıyar gibi isimler istifa edip ayrıldılar. Bizler o tarihte gazeteye muhabir aranıyor diye ilanı verip, yeni kadrolar oluşturduk. Yayınlanan ilanı gören birçok kişi Kuştepe’ye geldi. Bunların bir kısmı ile anlaşmaya varıldı. O günkü ilan sonrası, muhabirliğe soyunan birçok kişi, bugün Fanatik, Fotomaç gibi bir çok gazetede iyi konumda çalışmaktadır. 

FENERBAHÇE ANTRENMAN MUHABİRLİĞİNE 

Daha sonra Can Tanrıyar’dan boşalan, Fenerbahçe muhabirliğine Arif Örener geçmişti. Kısa süre sonra Arif de kanal 6 televizyonun geçti. Onun yerine de ben, Fenerbahçe muhabirliğine getirilmiştim. Teknik Direktör Parreira döneminde, Sarı Lacivertli ekip Dereağzı’nda antrenman yapıyordu. Bu yüzden dolayı haftanın 5 günü Dereağzı’na gidiyordum. O yıl Teknik Direktör Carlos Alberto Parreira yönetimindeki Fenerbahçe takımı,  şampiyon olmuştu.  

Ayrıca 1995-1996 yılı sezonunda, Fenerbahçe Spor Kulübünün Başkanı Ali Şen’di. O sezon  Elvir Bolic ligde attığı 22 golle, gol kralı olmuştu. Usta golcü aynı sezon kupa ve Avrupa maçlarıyla birlikte 28 gole imza atmış idi. O tarihte Sarı lacivertlilerin kadrosunda bir birinden yetenekli, sporcu vardı. Bunların ismini sıralayacak olursak. Rüştü, Reçber, Erol Bulut, Etkinson, Uche, Högh, Bolic, İlker Yağcıoğlu, Tayfun Korkut,  Kemalettin Şentürk, Oğuz Çetin, Aykut Kocaman, Bülent Uygun gibi isimler takımda yer alıyordu.

O yıllarda kulüp muhabirliği yapmak sanıldığı gibi, çok da kolay değildi. Herkes haber atlatmak için birbiriyle yarışıyordu. Dahası kimse kimseye yardım etmezdi. Neyse ki Aygün ve Arif’in yardımları sayesinde haber kaçırmıyordum. Ayni tarihte kardeşim Talip ise Sarıyer muhabirliği yapıyordu. Sarıyer takımı ile birlikte  İzmir, Antalya, Ankara gibi deplasman maçalarına, uçakla gidiyordu. Talip ayni zamanda Güreş Federasyon Başkanı Fikret Poyraz’ın da beğendiği, aranılan bir muhabirdi. Fırsat buldukça, Güreş Milli Takımının antrenmanlarını da yakinen takip ediyordu. 

Bizler gazetenin merkezi yanı sıra, aynı zamanda da, sahada çalışıyorduk. Bizim zamanımızda şimdiki gibi teknoloji yoktu. Bir maçta 2-3 makara film bitirdiğimiz olurdu. Ertesi gün gazetede, yalnızca 1 tane fotoğraf yayınlanırdı. Geri kalan filmlerin tümü arşive giderdi. Günümüzde artık her şey daha kolay. Oysa eskiden, öyle mi? idi. Maça gidip fotoğraf çekeceksin, sonra oyuncuların esamesini alıp, yıldızlamasını yapacaksın, üstüne üstün, birde makale yazacaksın. Söz konusu her ne kadar çok yorulsak da, bu işi severek yapıyorduk. Her hangi bir habere, her hangi bir maça gidildiğinde muhabire, herkes saygı duyardı. Diyeceğim o ki, birçok iş kolunda olduğu gibi o yıllarda gazetecilik mesleğine de saygı duyulurdu. 

FOTOSPOR KAPANDI 

Birçok spor severin beğeni ile takip ettiği, Fotospor gazetesi ilerleyen yıllarda, kapısına kilit vurmak zorunda kaldı. Eskiler iyi bilir, Fotospor Türkiye’nin ilk spor gazetesidir. 1989 yılında, dönemin Kıbrıslı iş adamı, Asil Nadir tarafından yayın hayatına başlamıştı. Fakat Günaydın ve Tan gazetelerinin birlikte kapanmasıyla, ABC Medya tarafından satın alındı. Daha sonra yaşadığı maddi imkansızlık sebebiyle  farklı isimlere satıldı. 

Fotomaç, Fanatik ve Spor (Hürriyet Grubu) gazetelerinin yayın hayatına başlaması sonrası, ayakta durmakta zorlanan, Fotospor yayın hayatını noktalamak zorunda kaldı. Fotospor gazetesinin diğer bir özelliği ise, tıpkı bir  koleje benzetilmesidir. Ülkemizde basın sektöründe yer alan,  birçok gazete ve televizyon kanalının, spor servisinde çalışan,  birçok kişinin, Fotospor gazetesinde çalıştığı bilinmektedir. Kısacası Fotospor’un tozunu yutmayan, spor muhabiri yoktur desek, yalan olmaz herhalde.

SPOR VE YENİ GÜNAYDIN GAZETESİ

Neyse bizi yakinen tanıyanlar bilir. Bizler aynı zamanda kurumsal bir şirkette  çalıştığımız için maddi anlamda sıkıntı yaşamadık. Her ne kadar çok üzülsek de biraz dinlenmek bizimde işimize gelmişti. Belirli bir süre sonra kardeşim Talip ile birlikte Hürriyet grubunun Spor gazetesinde, daha sonra ise Yeni Günaydın gazetesinde çalıştık. Günaydın gazetesinde Erdem abi ile birlikte belirli bir süre Fenerbahçe muhabiri olarak devam ettim. 

BOLU’YA ÜST KURDUK

O tarihlerde şimdi olduğu gibi, Avrupa kamplarına çok da gidilmezdi. 1.Lig kulüplerimin birçoğu Bolu’da kamp yapıyordu. Daha sonraki yıllarda 1. Lig kulüpleri Avrupa'ya gittiğinden dolayı, bölge 2. ve 3.  Lig de mücadele eden kulüplere kaldı. Bunu fırsat bilip sezon başı kamp çalışmalarını takip etmek için Bolu’ya kamp alanlarına gittik.

O tarihte bizler bir ilki gerçekleştiriyorduk. Şimdi olduğu gibi 2. ve 3. Lig kulüpleri çok sıkı takip edilmezdi. Basında çok da yer almazdı.  Kardeşim Talip Spor gazetesinden, ben ise Yeni Günaydın gazetesinden harcırah aldık. İlk iş olarak Bolu merkezde otel tuttuk. Bir gün Termal’e diğer gün, Gerede’ye gidiyorduk. Daha Sonraki günler ise Abant, Esentepe gibi yerlerde bulunan kulüplerin çalışmaları takip ettik. Akşam olduğunda kamp notları fax ile gönderip, çekilen fotoğraflar ise otobüs ile İstanbul’a ulaştırıyorduk.

İnsanı en çok sevindiren husus ise, birçok spor kulübü tarafından kendi otellerinde konaklamamız için yapılan ısrarlardı. Şimdi olduğu gibi belki teknoloji yoktu, ama sımsıcak dostluklar vardı. Yukarıda sizlere söylemiştim. O tarihlerde spor kamuoyunda bizleri tanımayan yoktu. Kamp vesilesi ile bir araya  gelemediğimiz, birçok kişiyle hasret giderip, bol bol sohbet etme imkanı da bulmuştuk. 

O sene Zeytinburnu, Tarsus İdman Yurdu Erkut Spor, Gaziantep Sanko, Adıyamanspor, Yimpaş Yozgat, Rize, Van Spor gibi takımlar kamp yapan kulüpler olarak aklımda kalmış. Kamp bölgesindeki otellere o kadar yoğun ilgi vardı ki anlatamam. Bir kulüp otelden ayrılmadan, diğer kulüp resepsiyonda bekliyordu. Her neyse acısıyla tatlısıyla geçmişi yad etme fırsatım oldu. 

Kardeşim Talip ve benim, kulüp başkanından, teknik direktörüne, sporcudan, belediye başkanına  kadar çok kıymetli dostlarımız oldu. Birçok kişinin yaptığı gibi spor kulüplerinden avanta almadık. Bu münasebet dolayı da herkesle aramız iyi olmuştur. Kısacası bu sektörde sicili tertemiz ender kişilerden olduk. Daha sonraki yıllarda kendi iş tempomuzun yoğunluğundan dolayı ulusal basından ayrılmak zorunda kaldık. 

ERHA BEYKOZ

Şimdilerde ise sizin de bildiği gibi kardeşim Talip Ercan, sosyal medyada kendi kurduğu haber sitesinde Beykoz Haber 1908, Er Ha Beykoz, Beykoz Havadis adıyla çalışmalarını devam ettiriyor. 

Son olarak diyeceğim o ki. Her ne kadar bu işin temelini ben atmış olarak gözüksem dahi. Bu çalışmaların günümüze gelmesindeki en büyük emek Talip Ercan’a aittir. Kardeşimin bunca yıllık çalışması gerçekten taktire şayandır. İnanın bu hizmeti bir başkası da yapmış olsaydı, aynı anlayışla sevinirdim. Beykoz spor kulübü ile ilgili büyük bir arşive sahip olmak beni her zaman duygulandırmaktadır. Kısacası söylemek icap ederse, benim attığım bir katın üzerine kardeşim 15 -20 katlık bir bina inşa etmiştir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder